Sunday, 11 December 2011

Osmanlı Borçları - Mahfi Eğilmez yazısı alıntı


Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne kalan borçlar konusu yıllardır tartışma konularının değişmezlerindendir. Mahfi Eğilmez hocamız kendi blog sayfasında bu konuya dair ufak ve yeterli bir yazı paylaşmış. Not düşmek adına, yazıyı alıntı yaparak burada da yayınlıyor ve en sonunda blog adresini paylaşıyorum.



"OSMANLI'DAN DEVRALDIĞIMIZ BORÇLAR
1923'de batılı ülkelerin ortalama kişi başına geliri 6000 dolar, Türkiye'nin aynı standartlara göre düzeltilmiş geliri ise 700 dolardı. 1938'de batılı ülkelerin ortalama kişi başına geliri 4800 dolara düşmüş, Türkiye'nin kişi başına geliri ise 1730 dolara çıkmıştı (Ölçüm Uluslararası Geary Khamis dolarıyla Ünlü iktisat tarihçisi Angus Maddison'a aittir). İlk yurtdışı borçlanma Abdülmecid tarafından 1854 yılında Kırım savaşını finanse etmek için alınmıştır. Bu borçlanmanın ardından peş peşe borçlanan Osmanlı İmparatorluğu borçlarını ödeyemeyecek duruma gelinca borç veren batılı ülkeler bu borçları tahsil etmek için Düyunu Umumiye idaresini kurmuşlardır. Böylece Osmanlı İmparatorluğu mali yönetimini başkalarına teslim etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra bu borçlar imparatorluğu oluşturan ülkelere ilgisine göre paylaştırılmıştır. Lozan Antlaşmasına göre 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77'si TÜrkiye'ye kalmıştır. Osmanlı'dan devralınan borçların ödenmesi 1954 yılında bitirilmiştir. Devralınan borçlar 145 milyon Osmanlı altın lirası tutarındaydı. Borçların bir bölümü varlık vergisiyle ödenmiştir. Bonoya bağlı borçlar 1989'a kadar ödenmeye devam etti. (Osmanlıdan devralınan ekonomik yapı için bkz: Hayri R. Sevimay "Cumhuriyete Girerken Ekonomi, Osmanlı Son Dönem Ekonomisi" 1995.)"

Mahfi Eğilmez

Saturday, 26 November 2011

Finansal Krizin İktidarların Üzerindeki Etkisi


Avrupa’da borçlanma krizi bir süredir gündemi meşgul eden en büyük konu. Kriz adeta bir salgın hastalık gibi Euro Bölgesi’ni doğudan batıya, kuzeyden güneye sarması, hem yatırımcıyı hem piyasayı allak bullak ediyor. Euro Bölgesi’nde Yunanistan, Portekiz ve İrlanda’dan sonra İspanya ve bölgenin en büyük üçüncü ekonomisi İtalya’da krizle başa çıkamayacaklarını kabullendiler. Bölgenin tek merkez bankası ECB, krizi aşabilmek için kısa ve uzun vadeli İtalyan ve İspanyol devlet tahvili alıyor. İtalya’nın tahvillerdeki faiz oranı %7 lere, İspanya’nın %6.40 lara şimdiden tırmanmış durumda. Burada bahsedilen faiz oranlarının yatırımcılar için önemi büyük. Zira borçlanma faizlerinin artması bu ülkelerdeki riski temsil ediyor. CDS ler ve borçlanma faizleri uzun yıllardır bu seviyelere denk gelmemişti. Cnbc-e’nin hazırladığı bir veriye göre 10 yıllık Yunan tahvillerinin getirileri %600 ü geçiyor. Yani bugün 100 Euro’su ile Yunanistan tahvili alan bir yatırımcı 2021 yılında kupon ödemeleri ve anaparası ile birlikte toplam 700 Euro alacak. Bu muazzam bir rakam.

Bu arada bölgenin en büyük ekonomik güçlerinden biri olan Fransa’nın da kredi notunun indirileceği dedikoduları kulislerde konuşulmaya başlanılan bir konu. Kredi derecelendirme kurumu Standard and Poor’s Fransa’nın notunu bir süre önce yanlışlıkla kırmıştı. Daha sonra yaptığı açıklamada sistemlerinde meydana gelen bir hatadan ötürü ülkenin derecesinde yanlışlıkla indirime gittiklerini duyursalar da, şu an mevcut konjektürün uygun olmamasından ötürü ertelendiğini söyleyebiliriz. Diğer bir kredi derecelendirme kurumu Fitch ise mevcut durumda Fransa’nın 3A olan notunu korumasının zor olduğunu her fırsatta söylüyor. Yakınlarda gelecek bir not indirimi sürpriz olmayacaktır.

Bütün bu ekonomik bunalımla birlikte Avrupa’nın siyasi dengesi de değişiyor. 2001 krizinde ülkemizde yaşanan ekonomik krizden sonra alınan erken seçim kararı ile mevcut hükümet hezimete uğramış ve yerine muhafazakar bir parti gelmişti. Aynı durum Yunanistan’da Yorgos Papandreu ve İtalya’da Berlusconi hükümetlerinde yaşandı. Bu iki devlet başkanı da koltuklarını bırakmak zorunda kaldılar. İspanya’daki seçimlerde ise merkez sağ partisi mevcut hükümeti devirdi. Sonuç olarak, borç batağından çıkılamayacağını düşünen halk, iktidarları böylesi radikal adımlar atmaya zorluyor diyebiliriz. Görev başına gelen muhafazakar iktidarlar da daha rasyonel ve çözüm odaklı adımlar atabilecek mi bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bütün bu olan bitene rağmen gözümüze takılan bir diğer olay; önümüzdeki günlerde adından sıkça söz ettirecek olan Fransa. Ekonomik riski günden güne artan Fransa’da Sarkozy’e olan yönelim artıyor. İspanya, İtalya, Yunanistan ve Belçika’daki hükümetlerin tam aksine, başkanlık koltuğunda oturan Sarkozy’nin önümüzdeki yıl yapılacak seçimde oylarını artırması bekleniyor. Bir süre önce en büyük rakibi, eski IMF başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın bir otel görevlisine tecavüz ettiği iddasıyla sarsılmıştı dünya. Bu olayın doğruluğuna dair herhangi bir sonuç çıkmamış olmasına rağmen Strauss-Kahn’ın siyasi hayatı çoktan bitti. 2012’de gerçekleşecek başkanlık seçiminde Sarkozy adeta rakipsiz kaldı ve bütün ekonomik olumsuzluklara rağmen, sağa kayan seçmenden de ötürü oylarını artırması bekleniyor.

Dolar için özel not: Bir önceki yazıda doların tarihi zirveler yapabileceğinden bahsetmiştim. Yazıyı yazış tarihim itibariyle dolar kuru 1.86 TL seviyelerinde. Kurun en uygun 1.70 – 1.80 aralığında olduğu hep konuşuluyor. Merkez Bankası’nın bu bantta gerçekleşecek hareketten memnun olduğunu biliyoruz. Merkez Bankası doların değerini düşürmek için rezervlerini erittiyse de 1.80 altına itmekte zorlanıyor. Burada kritik soru; dolar yılsonuna doğru 2 TL olur mu? Şahsi görüşüm, böylesi bir hareketin mümkün olduğudur.

Not: Bu yazı, Bahçeşehir Üniversite'si öğrenci dergisi Fuaye için yazılmıştır.


SERKAN ERDEN

Thursday, 17 November 2011

Avrupa Borç Krizi ve Finansal Piyasalardaki Son Durum


2008 küresel krizinden sonra dünya hala toparlanmaya çalışıyor, 2010’da yaşanan toparlanmalardan sonra bu yıl Avrupa Birliği ülkelerindeki yaşanan borçlanma krizi dünya piyasalarını bir süre daha rahat bırakmayacak gibi görünüyor.

Uzun bir süredir yaşanan borçlanmaya karşı önlem almaya çalışan Yunanistan’ın temerrüde çıkması söylemeri, İtalya, İspanya, İrlanda ve Portekiz gibi güçlü ülkelerin yaşadığı sıkıntılar ve 2. çeyrekte Fransa ve Almanya gibi Avrupa’nın dinamosu olan ülkelerdeki büyümenin sıfıra yakın çıkması girilen resesyonun en önemli sebepleri.


Diğer tarafta ise tarihinde ilk defa kredi notu düşen bir Amerika ile karşı karşıyayız. Borçlanma tavanı ile ilgili bir tasarıyı haftalarca senatodan çıkaramayan ve kredi derecelendirme kurumlarının bile güvenini sarsan bir Amerika.

Peki dünyanın büyük ekonomilerinde bunlar yaşanırken, Türkiye’de durum nedir? Türkiye yılın ilk çeyreğinde %11, ikinci çeyreğinde ise %8.8 lik bir büyüme ile adeta ‘nerde kalmıştık?’ dedi. Geçtiğimiz günlerde ise uzun bir süredir gündemde olan not artışı geldi. Amerika ve İtalya’nın notunu kıran Standard & Poors (S&P) Türkiye’nin notunu artırdı ve görünümünü pozitife yükseltti. Aldığı radikal kararlarla zaman zaman şaşırtan Merkez Bankası’nın politikaları da geçilen bu sıkıntılı süreçte Türkiye’yi ipten aldı diyebiliriz.


Piyasalar bu kadar ateşliyken, döviz ve altın son yıllardaki rekorlarını kırıyor. Tahvil ve bonolara güveni azalan yatırımcı altın fiyatlarını uçuruyor. 2011’in yılbaşından itibaren Eylül itibariyle altın %27 değer kazandı ve tarihi zirveler yapmaya devam ediyor. Yunanistan’ın tahvillerini ödeyemeyecek duruma geldiği söylentileri, IMF baş ekonomisti ve Fed başkanının ekonomide ciddi bir durgunluğun yaşanacağını belirtmesi yatırımcının tercihlerini altına kaydırdı. Peki bütün bunlar olurken Euro’nun 2.50’li, Dolar’ın ise 1.80’li seviyeleri test etmesini ne anlama geliyor? Türk Lirası günden güne değer kaybetmeye devam ediyor. Bu durum kur farkından etkilenen firmaların yılsonuna doğru bazı kalemlerde zarar yazacağı anlamına gelebilir. Merkez Bankası her ne kadar döviz ihaleleriyle belli bir noktada tutmaya çalışsa da, dolarda yeni tarihi zirveler yaşamamız mümkün görünüyor.

Böylesi dönemlerde firmaların karlılığına olan güven haliyle azalıyor. Bütün Dünya borsaları gelebilecek en ufak bir habere yoğun tepkiler verir hale geldi. Yaşanan bu dalgalı süreç sonrası, yılın bir önceki dönemi ile kıyaslandığında borsalarda hisse senetlerinin fiyatlarında yoğun bir düşüş gözleniyor.

Dünya yaşanan bu resesyona nerede dur diyebilecek? AB Yunanistan’ı temerrüde düşmeden kurtarabilecek mi? Almanya ve Fransa tekrar üreten ülkeler olabilecekler mi? Euro Bölgesi ömrüne ne kadar daha devam edebilecek? En önemlisi bütün bu yer değişimlerine karşı yeni global güçler mi türeyecek. Bütün bunlar yıl sonundan önce cevap bekleyen sorular.


Not: Bu yazı Bahçeşehir Üniversitesi Öğrenci Konseyi Dergisi, Fuaye, için yazılmıştır.

Monday, 7 November 2011

Defne Ormanı

Defne Ormanı

Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri   için felsefe yapıyorlardı, çünkü  Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;  Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için  Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini   Köle sahipleri veriyordu onlara.  Ve yıkıldı gitti Likya. 
Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri  İçin ekmek yapıyorlardı, çünkü  Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;  Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri  İçin ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini  Felsefe veriyordu onlara.  Ve yıkıldı gitti Likya. 
Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin  Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin  Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.  Ekmeğin sahipsiz felsefesini  Felsefenin sahipsiz ekmeği.  Ve yıkıldı gitti Likya.  Hala yeşil bir defne ormanı altında.

Melih Cevdet Anday

Monday, 22 August 2011

Yavaş yavaş ölürler


Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar ...

Pablo Neruda

Sunday, 17 July 2011

Sevmekten Ne zaman Vazgeçtim?


Frida’dan Diego’ya
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.
Bencil olduğun için vazgeçtim.
Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.
Frida Kahlo

Friday, 8 April 2011

İnternette hangi radyolar dinlenir?





İnternetin kişilere ulaşma konusunda sınır tanımamasından sonra bir çok büyük radyo kanalı kendilerini web siteleri üzerinden de dinlenebilecek bir portal kurdular. Büyük radyo kanallarının yanında sadece web radyosu olarak birer efsaneye dönüşmüş radyolar da internet üzerinden yayın yapan radyolar arasında.


Bilgisayarındaki müzik arşivinde sıkılmış, Fizy, Last.fm, Grooveshark falan fayda etmeyen, sürekli aynı parçalar arasında kaybolmuş kişilere kendi dinlediğim radyolardan ufak bir liste hazırlamak istedim bugün.


Lounge Fm 102 - İnternet üzerinden çok güzel chill out yayını yapan, radyo frekanslarından da dinlenebilecek, internet sitesi yavaş, fondaki manzarayı ve koşan adamı izlemekten hiçbir zaman sıkılınmıycak radyo kanalıdır.

http://www.lounge102.com/


Sourberry - Ekşi Sözlük'ün web radyosudur. Neredeyse günün 24 saati sözlük yazarları tarafından müzik yapılır. Her türlü tabanda müzik bulabilirsiniz.

http://www.sourberry.org/


Lounge o2 - Lounge Fm 102 ayarında müzik yapabilen, web sitesi daha hızlı, türü acid jazz daha yakın olan bir web radyodur. Bilgisayarı yormadan yaptığı yayın yüzünden Lounge Fm'e tercih edilir.

http://www.loungefm.net/


Dinamo Fm - Drum'n Bass türünün güzel örneklerini duyabileceğiniz, bir çok mağaza ve restoranda sıklıkla çalınan bir fm dir kendileri. House ve elektronik müziğin müdavimlerini de yeteri kadar tatmin edebileceğini söyleyebilirim.

http://www.dinamo.fm/


BuRadyo - Bahçeşehir Üniversitesi öğrencilerinin de yayın yaptığı, yayınlarına göre değişiklik gösteren ama geneli popüler parçalardan oluşan bir repertuvardan güzel bir üniversite radyosu.

http://www.buradyo.com/


Power XL Extra - Özellikle cuma ve cumartesi günleri muhteşem müzikler yapabilen, reklamı az, Extra Lounge ayarında çalan güzel web sitesi. Kontrol etmenizde fayda var.

http://www.powerxl.com.tr/


Sunday, 3 April 2011

NTV Yayınları'ndan yeni kitap: Film





Blogger'ın başına gelmeyen kalmadı, bir şeyler karalamayalı. Bir sürü gündem değişti, bir çok kitap, bir çok yazı geldi geçti. Pek çok başarılı film girdi sinemaya ama bloga yeni bir şey koyma fırsatım olmadı bir süredir.

Ntv Yayınları'ndan çıkan yeni bir kitap gördüm. Reklam fragmanı da oldukça dikkat çekiciydi. Önce çeşitli klasikleri çizgi roman haline getirip satmaya başlamıştı Ntv Yayınları, sonrasında dikkat çekici bir çok kitap basmaya başladı. 300'ü çizgi romana aktardığı baskısı takdire şayandı.

Yeni kitapları Film kitap evlerinde yerini almış.
İz bırakan yönetmenleri, kült filmleri, başarılı oyunculukları, Hollywood'un arka bahçesini kapsamlı bir şekilde 480 sayfaya sığdırmış bu kitap. Şu anki fiyatı Ntv Yayınlarının sitesinde 29.75 TL gözüküyor. Herkese tavsiye olunur.

Ayrıntılı bilgi için: