Merkez Bankası yılın son günlerinde parasal sıkılaştırmaya gideceğinin sinyallerini verdi. 29 Aralık 2011’de yaptığı açıklamalarda, değişken kur rejiminin tutulacağını ancak ‘istisnai günler’ de piyasaya müdahale edeceğini söylemişti. Bu açıklamayı yaptığı günden itibaren, bu yazının yazıldığı tarih, 11 Ocak 2012’ye kadar piyasaya doğrudan ve dolaylı olarak müdahalede bulundu ve yüklü miktarda rezerv eritti.
Merkez Bankası’nın görevleri arasında fiyat istikrar sağlamak, enflasyonu kontrol altında tutmak, iç talebi daraltarak ithalatı azaltmak ve böylece cari açığı finanse etmek vardır. Geçen zaman içerisinde çift hanelere ulaşan enflasyon ve ithalat bir kenara atılarak cari açığın üzerine düşülmeye başlandı. Bu kısımda biraz rakam vermek zorunda kalacağım. 2011’in Ocak-Kasım döneminde ihracat 2010’un aynı dönemine göre %20, ithalat ise %33,5 oranında arttı. Dış ticaret açığı ise ilk 11 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre %55 artmış durumda. Artan dış ticaret açığı ise cari açığa neden olmaktadır. Cari açıkta ise durum daha tehlikeli bir konuma geldi. Yılın ilk 11 ayında, bir önceki döneme göre %77,7 artarak 70 milyar doları buldu. Bu rakam ise Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinden fazladır. Merkez Bankası alınan parasal sıkılaştırma kararıyla birlikte cari açığa karşı önlem almaya çalışıyor. Atılması gereken uzun ve kısa dönemli adımlar var. Bir süredir medyada sıkça konuşulduğundan ötürü bular üzerinde durmayacağım. Sadece şunu söyleyebilirim ki, kısa vadede iç talebin kısılması, tasarruf oranlarının artırılması ve büyüme hızının düşürülmesi gerekmektedir.
Yalnız burada MB’nin çok fazla eleştiriye uğradığı bir konu var. Bu süreç içerisinde yüklü miktarda müdahale yapmasına karşın, Dolar/TL kurunun istenilen seviyede tutulamamasıdır. Euro/Dolar paritesinde yaşanan düşme, Türk Lirası’nın Dolar karşısında daha fazla değer kaybetmesine sebep oluyor. Yani kimi yorumculara göre TL’nin şu andaki durumu global bir etki. Kimilerine göre ise tamamen spekülatif. Kimi yorumcular ise Merkez Bankası’nın bir regülatör gibi değil adeta bir trader gibi piyasayla oynadığını ifade ediyor.
Avrupa’da yaşanan belirsizlikler ve 2012 yılında gerçekleşecek yüksek miktarda borç ödemesi yatırımcıları Euro’dan kaçırıyor ve Dolar’ı bir güvenli liman olarak düşündürüyor.
Euro/Dolar’ın son 1 yıllık hareketine baktığımızda geçen senenin başlarından daha düşük bir seviyeye geldiğini görüyoruz. Bu da Dolar’ın Türk Lirası karşısında hiç kuşkusuz değer kazancına sebep oluyor.
Sepet kura baktığımızda ise 2,11 li bir seviyedeyiz, Merkez Bankası’na göre kritik olan 2,20 li seviyelerden uzakta bir pozisyon alınmış durumda.
Paritelerin gelebileceği noktalar, ülkemizin dış ticaret rakamlarını ve cari açık sorunun etkiliyor. Bu yüzden gelecek günlerde Türk Lirası’nın dövize karşı alacağı pozisyon yatırımcı ve üretici için büyük bir önem taşıyor.
* * *
Anektot: Geçmiş hafta içerisinde İsviçre Merkez Bankası başkanın eşinin döviz alıp sattığı ortaya çıktığından ötürü, başkan istifa etti. Eski başkanın eşinin yeni başkanlık koltuğuna getirilmesinin, daha yararlı olacağı espirileri yapılıyor. Gerekçe, en azından dövizden anlıyor.
Serkan Erden
No comments:
Post a Comment