Thursday, 9 September 2010

Çavdar Tarlasında Çocuklar - J. D. Salinger




Yapı Kredi Yayınları'nın içinde dolaşıp kitap seçmeye çalışırken, kitabın kapağı çok dikkatimi çekmişti. Oldukça yumuşak bir turuncunun üstüne açık yeşil bir tonlamayla Çavdar Tarlasında Çocuklar yazıyordu. Elime alıp arka kapağını okumak istedim, kapak bomboştu. Kitap hakkında ne bir tanım vardı ne de bir referans. Sadece kapağın üstünde ufak bir sticker var o kadar: "Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap'tan Biri".

Daha önce Türkçe'ye Gönülçelen ismiyle Can Yayınları'ndan çıkan bu kitap hakkındaki eleştirileri okuduğumda, Coşkun Yerli tarafından çevrilen YKY baskısı diğer çevirisine göre çok çok fazla tatmin ediyormuş. Başta YKY çevirisi konusunda şüpheye düşmüştüm. Yazar, kitabı fazla sokak ağzıyla yazdığı için, çevirmen de kötü çevirili bir yabancı film formatında çevirmişti. Ama sonrasında kitabı okudukça, hikayedeki anlatılan kahramanımız Holden'ın kişiliğini biraz olsun gözünüzün önünde canlandırdıktan sonra, kullanılan dilin ancak bu kadar güzel olabileceğini seziyorsunuz. Dolayısıyla çevirinin de bir o kadar başarılı olabileceğini.


Holden karakteri okuduğu okuldan atılmıştır ve bunu ailesine söyleyememektedir. Okuduğu yatılı okuldan ayrılıp, noel tatili için eve dönmek zorunda olduğundan, birikmiş bir kaç dolar harçlığı ile başından geçen maceraların anlatıldığı bu kitap, aynı zamanda ergenlik çağının ortasındaki bir gencin iç dünyasına bakıştır. Ailesinin yanına, New York'a gidişi ve New York'ta geçirdiği bir kaç gün içerisinde Holden'ın başından geçen olayları kendi ağzından, kendi duygularıyla dinleyebilmek müthiş bir dünyaya sürüklüyor. Çok sevdiği kız kardeşi Phoebe, fazla yakınlık duymadığı diğer aile bireyleri, kaldığı yurttaki birbirinden ilginç arkadaşları, eskiden hoşlandığı kız, New York'ta buluştuğu öğretmenleri ve diğerleri, kısacası kitapta geçen herkesin Holden tarafından anlatılmasından mıdır bilinmez ama bütün karakterler en az Holden kadar ilginç tiplerdir. Yağmurlu ve soğuk kış günlerinde geçen bu kitap belki de çok enteresan bir senaryoya sahip değil. Dolayısla okurken cevabını aradığınız şeyler "Bu velet daha neler yapacak?" ya da "Evine dönecek mi?" gibi sorular oluyor, senaryoya bir noktadan sonra önem vermiyorsunuz.


Holden'ın o muhteşem konuşma tarzını okurken bir kaç günlüğüne siz de Holden gibi konuşmaya başlıyorsunuz. "Ben buna gerçekten bitiyorum işte, ne de mükemmel değil mi?" derken buluyorsunuz kendinizi, ya da her cümlenin sonuna "filan" derken, ya da "hasta ediyor bu beni" "lanet olası saçma şeyler işte" derken.

Holden: "Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. Ama öylesi pek bulunmuyor." diyor. İşte Çavdar Tarlasında Çocuklar tam böylesi bir kitap.




Serkan Erden

No comments:

Post a Comment