Tuesday, 14 January 2014

Ekodiyalog Ekibi 2014 Tahminleri



Daha üniversiteye başlamadan önce Ekodiyalog programını izlerdim. Uzun bir dönem yayın hayatında kaldı. Sonra ekip dağıldı ve asıl ihtiyacımız olduğu dönemde hocaların yorumlarından mahrum kaldık. İlk ekonomi dersini Taner Berksoy'dan alma şansını elde etsem de, aralarındaki mizah yapısının tadını hiç bulamadık.

Cnbc-e geleneksel olarak yılda iki defa Ekodiyalog ekibini biraraya getirip hem ekonomik gidişatı yorumlatıyor, hem de belli başlı ekonomi göstergeleri hakkında tahminlerini soruyor. Ağırlıklı olarak bu ekibin ünü tahminlerine fazla yaklaşamamaları olsa da, her birini çok değerli bulduğumdan ötürü bu yılki 2014 beklentilerini burada paylaşmak istedim.



Monday, 13 January 2014

Piyasalar Bize Yeni Bir Şok Sinyali Mi Veriyor?


Finansal piyasalarla ilgilinenlerin uzun yıllardır üzerinde çalıştığı bazı sabit konular var. Davranışsal finans (Behavioral Finance), bilginin simetrik dağılımı, piyasa fiyatlaması, görünmez el kuramı (Invisible Hand) vs gibi. Üzerine çok yazılıp çizilmesine karşın, pozitif bilimler gibi geçerliliği kabul edilmediğinden, bir çoğunu varsayıyoruz.

Dünyada yaşanan sayısız örneği gibi, Türkiye'de de yaşanan siyasal krizler finansal piyasalar tarafından kimi zaman kriz henüz büyümemişken (önceden) fiyatlanmaya başlıyor ve ilerideki oluşacak bir riskin maliyeti bugünkü rakamlara (yada beklentilere) yansıtılıyor. Gezi olaylarından hemen önce, ABD'nin kriz sonrası yürütmekte olduğu parasal genişleme politikasını (Quantitative Easing) bitireceğini / azaltacağını açıkladığı süreç ve sonrası, Gezi Olayları ve 17 Aralık'taki Rüşvet dosyası ile birlikte 'Krizler Nasıl Fiyatlanır?' çok iyi bir şekilde gördük. Onlarca farklı parametreyle sıralayabilecek olsak da, sanırım en basit ve anlaşılır veri ile, Dolar/TL'nin mayıs itibariyle 1.79 seviyesinden, bugün (13.01.14) itibariyle 2,17'e gelmesi gösterilebilir. Tek bir verinin 'Kriz fiyatlaması' na bağlanması her ne kadar doğru olmasa da, olayın çok içinde olmayanlar kolay anlayacaktır.


***

17 Aralık'taki rüşvet ve yolsuzluk operasyonu öncesinde ilginç, bazı sinyaller dikkat çekmişti. ABD'de işlem görmekte olan Türkiye ETF'inde (ETF'i basitçe bir yatırım fonu olarak düşünelim) rekor seviyede short pozisyon alınmıştı. Short pozisyonu da varlığın fiyatının düşmesi üzerine kurulu bir pozisyon olduğunu hatırlatalım. Konuyu 16 Aralık günü İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan Twitter adresinde paylaşmıştı



Tablodan da görüldüğü üzere 'Short Interest' olarak gösterilen alttan ikinci çizgi grafik tarihinin en yüksek seviyelerindeydi. Yani anlamı, Borsa Istanbul'un düşüceğine yönelik yüklü spekülatif pozisyon alınmıştı. Buradaki pozisyonu tamamen 17 Aralık süreci ile bağdaştırmak da sağlıklı olmayacaktır. Çünkü hali hazırda Türkiye, Kırılgan 5'li olarak tanımlanan, yüksek cari açık veren ve gelecek süreçte siyasi ve ekonomik sıkıntı çekmesi beklenen 5 ülkeden birisi olarak sıralanmıştı. Dahası, 2014'te iki siyasi seçim, 12 yıllık iktidarın (kimi yatırımcılar için siyasi istikrar) devam edip etmeyeceğine yönelik önemli sinyaller verecekti. Dolasıyla yukarıda 17 Aralık öncesi alınmış spekülatif short pozisyonlarını, '17 Aralık biliniyordu' ya bağlamak doğru olmaz. Fakat yazının ilk paragrafında yazdığım üzere, finansal piyasalar bazı riskleri ve tansiyonu önceden fiyatlayabiliyor. Ve okumasını iyi bildikten sonra bir çok farklı değişkeni tek bir fiyat üzerinden yansıtabiliyor.

***

Bugüne gelecek olursak. Yine geçtiğimiz hafta, ABD'de işlem görmekte olduğu Türkiye ETF'ine yönelik bazı pozisyonların alındığı dikkat çekiyor. Bu sefer short pozisyonlar direkt ETF üzerinden açılmasa da, ETF'e yönelik opsiyon piyasasında alınmış. Detaylara girecek olursak: 18 Ocak ve 22 Şubat vadeli, endeksin düşeceğine yönelik yüklü miktarda opsiyon alındığı gözleniyor. Yine aynı spekülatif hareketleri, piyasayı çok iyi okuduğunu düşündüğüm Şant Manukyan hatırlattı




Yukarıdaki grafikte de görüldüğü üzere, normalde opsiyon piyasasında geçen hacimden bir hayli yüksek miktarda 'düşüş' fiyatlaması yapılmış. Ama burada hatırlanması gereken nokta, opsiyonların vadeli olduğu. Yani bu pozisyonların sonucunu 18 Ocak ve 22 Şubat günü göreceğiz. Bu tarihe kadar karşı bir pozisyon açılırsa o zaman zaten kurmuş olduğumuz mantık anlamlı olmaktan çıkar. Diğer taraftan, opsiyon ürünleri temelinde yatırımcıların kendini korumak üzerine aldığı bir 'hedge' ürünü olsa da, Türkiye'nin son dönemde içinde bulunduğu volatil piyasada kazanç unsuru olarak kullanılmasına şahsi olarak daha fazla ihtimal veriyorum.

Bu ufak notu da geçtikten sonra, bu yazıyı yazmaktaki asıl noktayı gelmiş oluyoruz. Yüksek miktardaki pozisyonların geçtiği fiyat aralığı 43$. Yani bugün 47$ civarında işlem gören Türkiye ETF'nin 43 $ ve altına geldiği taktirde işe yarar bir ürün. ETF'in aşağı gelmesi de (bir çok farklı unsur olmasına karşın) temel olarak Borsa İstanbul'un aşağıya gelmesine bağlı. Yani çok kaba bir hesap yaparsak, %9'dan fazla bir düşüş yaşanması durumunda bu opsiyonlar kar yazabiliyor. Bugün pazartesi itibariyle 5 işlem gününde borsanın %9'dan fazla değer kaybetmesi için de hiç kuşkusuz gündemi sallayacak bir gelişmenin olması beklenir. 17 Aralık operasyonunda olacak yeni bir gelişme, veyahut dışsal bir gelişme de sayılabilecek onlarca ihtimal (major etkenli) borsayı düşürebilir. Fakat burada altı çizilmesi gereken konu 5 günde %9'luk düşüş, tıpkı 17 Aralık sürecinde olduğu gibi yoğun bir satış demek oluyor.

***

Belki biraz fazla 'komplo' teorisi gibi gelebilir. Çünkü opsiyon piyasasında açılan pozisyonların 'karşı bacağı' da olabilir. Yani aynı şekilde daha önceden açılmış bir Call Option a (Yükseliş) karşılık veya borsada alınmış yüksek pozisyona karşılık sigorta maksatlı da açılmış olabilir. Fakat miktardaki yükseliş her türlü kayde değer bir spekülasyon konusunda dikkat çekiyor.

Sonuç olarak, bu hafta içinde cuma günü akşam saatlerine kadar siyasi süreci izlemek ve piyasalarda yaşanacak sert hareketlere şaşırmamak gerekir.

Uyarı: Burada yürütmüş olduğum mantık ve matematiksel hesap basitçe yürütülmüş olup, anlatılanlar üzerinden pozisyon alınması kesinlikle tavsiye edilmez. Opsiyon piyasası da farklı dinamikleri olan bir piyasa. Bu rakamlardan bu sonucun çıkarılması da son derece yanlış olabilir. Sadece kısa bir tümevarımın sonucudur.


Not: Bu yazı yazıldığı süreçte Borsa İstanbul (#BİST) 68.150 seviyesinden işlem gördüğünü not düşelim.



Serkan Erden


Sunday, 12 January 2014

Doktorayı Tarif Etmenin En Güzel Yöntemi


Türkiye'de eğitim başlı başına bir mesele. Son zamanlarda neredeyse her şehire bir üniversite kurulması, özel okul sayısındaki patlama, dershaneler meselesi, Pisa endeksi sonuçları derken kafalar fazlaca karışık. Lise ve üniversite giriş sınavları sistemlerinin uyguladığı değişimler vs demeden hemen konuya geçmek istiyorum.

Ülkemizde son yıllarda doktora eğitimine önemli ölçüde talep artışı yaşanıyor. TÜİK verilerine göre 2008 yılından 2012 yılı sonuna kadar doktora mezunu sayısı Türkiye'de %63 artış göstermiş.




Ülkedeki doktora eğitimli kişileri artıyor olması hiç kuşkusuz kötü bir şey değil. Hatta ileri vadede inovasyon, teknoloji, bilimsel gelişim ve sosyal refah alanlarında olumlu geri dönüşleri olacaktır. 

Fakat kimileri için durum daha farklı. 'Kartvizit doktorası' olarak tabir edeceğimiz doktoralı sayısında patlama yaşanıyor. Seviyesi git gide düşen lisans eğitimlerine karşılık kendini sıyırma yöntemi olarak sırasıyla master ve doktora eğitimleri ilgi görüyor. Ve bir çok kişi ne yapıyor olduğunu bilmediği bir konumda buluyor kendisini. Daha da trajik olan ise intihal ile elde edilmiş ünvanlarda neredeyse aynı oranda bir patlama yaşanıyor.

Bu noktada doktora tam olarak nedir sorusunun cevabı önem kazanıyor.


***

Matt Might isimli profesör her sene doktoraya başlayacak olan öğrencilerini karşısına alıp, doktoranın ne olduğunu anlatıyor. Kullandığı teknik ise kendince geliştirmiş olduğu bir sunum şekli. Yani öğrencilerinin giriştiği bu işte aslında ne yaptıklarını onlara hatırlatmak istiyor Might. Ve şöyle anlatıyor:



1- Yukarıdaki daire insanlığın bilgi birikimi olsun diye kabul edelim



2- Mavi nokta ise bizlerin ilk ve orta okulu bitirdiğinde edindiğimiz bilgi birikimimiz olduğu kabul edelim.



3- Yeşil alanla çevrili kısım ise lise eğitimini bitirdiğimizde geldiğimiz nokta.



4- Üniversite eğitimini tamamlayıp, lisansımızı elde ettiğimizde, artık ufak da olsa bir uzmanlık alanımız var ki burası sağa doğru bombelenmiş bölüm.



5- Lisans alanımızda yapmış olduğumuz master, bizi uzmanlık alanımızda daha derine götürüyor.



6- Alanımızda yapmış olduğumuz okumalar (akademik tezler, makaleler vs) ise bizi sınıra kadar getiriyor.



8- Artık eşiğe gelmişken, odaklandığımız kısım ise kare ile çevrilmiş alan olsun.



9- Gelmiş olduğumuz eşiği yıllar içerisinde zorluyoruz.



10- Ve bu mücadelenin sonucu eşiği çok küçük miktarda kırabiliyoruz.



11- İşte bu ufak baş, Doktora, İngilizce ismiyle Ph.D. (Doctor of Philosophy) oluyor.



12- Ve hayat tam olarak bize böyle gözükmeye başlıyor.



13- Detaylara bakarken ise büyük resmi unutmamak gerekiyor.


Ana düşünce, doktora ile klasik çemberin sınırlarını zorlamak ve fark yaratmak da olabilir; büyük resmi kaçırıp detaylarda boğulmak da. Sanırım bu da kafasında soru işaretleri olan öğrenciler için güzel bir yönlendirme oluyor.